SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 1027 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

85 - (1027) حدثني أبو الطاهر وحرملة بن يحيى التجيبي (واللفظ لأبي الطاهر) قالا: حدثنا بن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب، عن حميد بن عبدالرحمن، عن أبي هريرة ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "من أنفق زوجين في سبيل الله نودي في الجنة: يا عبدالله ! هذا خير. فمن كان من أهل الصلاة، دعي من باب الصلاة. ومن كان من أهل الجهاد، دعي من باب الجهاد. ومن كان من أهل الصدقة، دعي من باب الصدقة. ومن كان من أهل الصيام، دعي من باب الريان".

قال أبو بكر الصديق: يا رسول الله ! ما على أحد يدعى من تلك الأبواب من ضرورة. فهل يدعى أحد من تلك الأبواب كلها ؟ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "نعم. وأرجو أن تكون منهم".

 

[ش (من أنفق زوجين) قال القاضي: قال الهروي في تفسير هذا الحديث: قيل: ما زوجان ؟ قال: فرسان أو عبدان أو بعيران. وقال ابن عرفة: كل شيء قرن بصاحبه فهو زوج. يقال: زوجت بين الإبل، إذا قرنت بعير ببعير. وقيل درهم ودينار أو درهم وثوب. قال: والزوج يقع على الاثنين ويقع على الواحد. وقيل: إنما يقع على الواحد إذا كان معه آخر. ويقع الزوج أيضا على الصنف، وفسر بقوله تعالى: وكنتم أزواجا ثلاثة. (نودي في الجنة ... الخ) معناه لك هنا خير وثواب وغبطة. وقيل: معناه هذا الباب، فيما نعتقده، خير لك من غيره من الأبواب لكثرة ثوابه ونعيمه، فتعال فادخل منه. ولا  بد من تقدير ما ذكرناه أن كل مناد يعتقد أن ذلك الباب أفضل من غيره. (فمن كان من أهل الصلاة الخ) قال العلماء: معناه من كان الغالب عليه في عمله وطاعته ذلك. (دعي من باب الريان) قال العلماء: سمي باب الريان تنبيها على أن العطشان بالصوم في الهواجر سيروى، وعاقبته إليه، وهو مشتق من الري. (ما على أحد يدعى من تلك الأبواب من ضرورة) من ضرورة اسم ما. ومن زائدة استغراقية].

 

{85}

Bana Ebû't Tâhir ile Harmeletü'bnü Yahya Et-Tücîbî rivayet ettiler. Lâfız Ebû Tâhir'indir. Dediler ki: Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Yûnus, îbni Şihâb'dan, o da Numeyr b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdi ki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar:

 

«Her kim Allah yolunda çifte infâkta bulunursa, cennette kendisine: Ey Allah'ın kulu! Şu hayırdır; diye nîdâ olunacak. Namaz kılanlardan ise namaz kapısından, cihâd edenlerden ise cihâd kapısından, sadaka verenlerden ise sadaka kapısından, oruç tutanlardan ise reyyân kapısından çağırılacaktır.»

 

Ebû Bekr-i Sıddîk: «Yâ Resûlallah! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağırılmasında bir zarar yoktur. Şu hâlde bir insan bu kapıların hepsinden çağırılacak mı?» diye sormuş; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Evet! Ben, senin de onlardan olmanı ümîd ederim.» buyurmuşlar.

 

 

(1027)  حدثني عمرو الناقد والحسن الحلواني وعبد بن حميد. قالوا: حدثنا يعقوب (وهو ابن إبراهيم بن سعد) حدثنا أبي عن صالح  ح وحدثنا عبد بن حميد. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر. كلاهما عن الزهري. بإسناد يونس، ومعنى حديثه.

 

{…}

Bana Amru'n-Nâkıd île Hasan-ı Hûlvâni ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kûb —yâni İbni îbrâhîm b. Sa'd— rivayet etti. (Dediki): Bize babam, Sâlih'den rivayet etti. H.

 

Bize Abd b. Humeyd de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrazzâk rivayet etti. (Dediki): Bize, Ma'mer haber verdi. Bu râvîlerin İkisi de Zührî'den, Yûnus'un isnadı ile ve onun hadisi mânâsında rivayette bulunmuşlardır.

 

 

86 - (1027) وحدثني محمد بن رافع. حدثنا محمد بن عبدالله بن الزبير. حدثنا شيبان. ح وحدثني محمد بن حاتم (واللفظ له) حدثنا شبابة. حدثني شيبان بن عبدالرحمن عن يحيى بن أبي كثير، عن أبي سلمة بن عبدالرحمن ؛ أنه سمع أبا هريرة يقول: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "من أنفق زوجين في سبيل الله دعاه خزنة الجنة. كل خزنة باب: أي فل ! هلم". فقال أبو بكر: يا رسول الله ! ذلك الذي لاتوى عليه. قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "إني لأرجو أن تكون منهم".

 

[ش (أي فل هلم) هكذا ضبطناه: أي فل بضم اللام. وهو المشهور. ولم يذكر القاضي وأخرون غيره. قال القاضي: معناه أي فلان. فرخم ونقل إعراب الكلمة علىِ إحدى اللغتين في الترخيم. (لا توى عليه) أي لا هلاك].

 

{86}

Bana Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Abdillâh b. Zübeyr rivayet etti. (Dediki): Bize Şeybân rivayet etti. H.

Bana Muhammed b. Hatim dahi rivayet eyledi. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Şebâbe rivayet etti. (Dediki): Bana Şeybân b. Abdirrahmân, Yâhyâ b. Ebî Kesîr'den, o da Ebû Selemete'bni Abdirrahmân'dan naklen rivayet etti. O da Ebû Hureyre'yi şöyle derken işitmiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'.

 

«Her kim Allah yolunda çifte infâkta bulunursa, o kimseyi cennetin bekçileri çağırırlar. Her kapının bekçileri: Ey fülân! Buraya buyur! derler.» buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir:

 

  «Yâ Resûlallah! îşte helak olmayacak zât budur.» dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

  «Ben, senin de onlardan olmanı pek ziyâde ümîd ederim.» buyurdular.

 

 

İzah:

«Cennette nida olunacak...» cümlesinden murâd Cennetin kapılarıdır.

 

Yine Aynî' nin beyânına göre bu kapılar cennetin sekiz kapısından ayrıdırlar.

 

îbni Battal: «Bir mü'min ancak bir kapıdan girecektir. Ona bütün kapılardan nida edilmesi ise ikram ve tahyîr içindir. Yâni kapıların hangisinden dilerse ondan girmesi hususunda muhayyer bırakılacaktır.» diyor.

 

Hadîs-i şerîfdeki «hayır» lâfzı ism-i tafdil değildir. Tenvini de ta'zîm ifâde etmek içindir. Mânâsı: îşte bu, hayırlardan bir hayırdır, demektir. Bâzılarına göre bu kapı senin için başkalarından daha hayırlıdır mânâsına gelir. Bu şekilde? ihbarın faydası onun büyüklüğünü beyândır.

 

«Namaz kapısından çağırılacak, cihâd kapısından çağırılacak...» gibi cümlelerden murâd: Nafile namazları çok kılanlar ve diğer nafile ibâdetleri çok yapanlardır. Aksi taktirde bütün mü'minler ibâdete ehildirler. Fakat burada maksat yalnız farz ibâdetleri ifâ edenler değil, nafileleri çok yaparak imtiyaz kazananlardır.

 

Re'yân: suya kanan demektir. Ulemânın beyânına göre oruç tutanların çağırılacakları cennet kapısına bu isim verilmesi, oruç tutarken susayanların cennette kana kana içeceklerine tembih içindir.

 

«Fulü» kelimesi meşhur rivayetlerde bu şekilde zaptolunmuştur.

 

Kaadı tyâz'la diğer hadis imamları başka şeklini zikretmemişlerdir. Bâzıları onu «Fül» diye zaptetmişlerse de, birinci rivayeti daha doğrudur.

 

Kaadı lyâz: «Bu kelimenin mânâsı fülân demektir. Terhîm yapılmış ve kelimenin i'râbi nakledilmiştir. Bâzıları bu kelimenin terhîmsiz olarak fülân mânâsında bir lügat olduğunu söylerler.» diyor.    .